23 yaşındaki Dilara, 2021 yılında geçirdiği trafik kazasında, bir şoförün dikkatsizliği sonucu yüzde 98 engelli hale geldi. Hayatındaki tüm döngüyü değiştiren bu talihsiz olay, hem Dilara'nın hem de ailesinin yaşamını derinden etkiledi. Şoföre verilen ceza ise ailenin beklentisinin çok altında kaldı. Bu durum, sadece ailenin değil, toplumsal anlamda adalet arayışını da gündeme taşıdı.
Olay, 7 Temmuz 2021 tarihinde, İstanbul’un yoğun caddelerinden birinde meydana geldi. Dilara, arkadaşlarıyla birlikte geçirdiği bir günün ardından evine dönerken meydana gelen trafik kazasında ağır yaralandı. Kazanın sorumlusu olan şoför, dikkatsizliği ve hız yapmasıyla dikkatleri üzerine çekti. Dilara, uzun süre yoğun bakımda kaldı ve tedavi süreci boyunca yaşadığı acılarla başa çıkmak zorunda kaldı. Ancak kazanın yarattığı hasar, sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da derin yaralar açtı. Bunun yanı sıra, aile bireyleri bu süreçte büyük bir yıkım yaşadı:
“Dilara'nın kazadan sonra yaşadığı tüm zorluklar bizim de hayatımızı alt üst etti. 23 yaşında bir genci, hayata bağlayan herşeyden kopardılar. Dilara şimdi bir tekerlekli sandalyeye mahkum; hayattan almak istediklerini ondan aldılar. Bugün o kızın ebeveynleri olarak bu durumu kabullenemiyoruz,” diyor Dilara'nın annesi. Ailenin yaşadığı travma, sadece dikkat eksikliği ve hız yapan bir şoförün sorumsuzluğu yüzünden her geçen gün artıyor.
Aile, kazada Dilara’nın yaşadığı kayıptan sorumlu olan şoför için adalet arayışına girdi. Ancak mahkeme, trafikte dikkatsizlik sonucu meydana gelen bu kazada verilen ceza ile toplumu tatmin etmedi. Şoför, sağlık durumu nedeniyle sadece bir yıl hapis cezası aldı. Bu durum, toplumda infiali artırdı. Sosyal medyada ve çeşitli platformlarda insanların tepkileri giderek büyüdü:
“Adalet dediğimiz şey nedir ki? Bir insanı, hayatını yüzde 98 engelli bırakan birinin cezası bu kadar düşük olmamalı! Biz, adalet eksikliği içinde boğuluyoruz,” şeklinde yorumlar yapan takipçiler, meslektaşları ve diğer hayır kurumları, bu duruma dikkat çekmek için harekete geçti.
Mobil aktivizm ve kampanyalar ile sesini duyuran ailenin hikayesi, adalet arayışında sosyal medyada önemli bir rol oynadı. Hastane ziyaretleri ve sürdürülen tedavi süreci, kamuoyunda daha fazla ses getirirken, milletvekillerinin de bu duruma sessiz kalmaması istendi. Herkes, Dilara ve diğer mağdurlar için sesini yükseltirken, bu tür kazaların önlenmesi gerekiyordu.
Son olarak, Dilara’nın hikayesinin sadece kendisi için değil, toplumun geneli için bir uyanış olmasını umuyoruz. Yaralanan insanlara daha fazla saygı duyulması, hayatın daha değerlendiği bir dünyada yaşamak için toplumsal bir seferberlik başlatılması gerektiği vurgulandı.
Sonuç olarak, Dilara’nın yaşadığı acı, sadece fiziksel bir yaralanmadan ibaret değil; bu, aynı zamanda adaletin ne kadar önemli olduğu üzerine de bir sorgulamayı beraberinde getiriyor. Gelecekte, benzer kazaların yaşanmaması adına toplumsal bir farkındalık yaratılması için herkesin üzerine düşen görevler bulunuyor.
Hukuk sisteminin işe yarar ve mağdurların ihtiyaçlarını karşılayan bir biçimde işlerlik kazanması gerekmektedir. Dilara’nın ve ailesinin yaşadığı acılar geçici bir gürültü değil; bu, sokaklarda daha güvenli bir Türkiye talebindeki acılı bir haykırıştır.