Son günlerde Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, bölgedeki jeopolitik dengeleri ve küresel güvenlik anlayışını altüst ediyor. Uzun süredir gerilim dolu bir atmosferin hakim olduğu İsrail-İran ilişkileri, son yıllardaki krizin tırmanmasıyla birlikte sıcak çatışmalara dönüşmüş durumda. Savaş, altıncı gününe girerken, hem bölgedeki hem de dünya genelindeki yansımaları dikkat çekiyor. Geçtiğimiz günlerde başlayan bu çatışmalar, birçok ülkenin de müdahil olmasıyla daha karmaşık bir hale geldi. Bu yazıda, İsrail-İran savaşının altıncı günündeki son durumu ve gelişmeleri ele alacağız.
İsrail ve İran arasındaki düşmanlık, tarihsel ve siyasi kökenlere dayanıyor. 1979 İran İslam Devrimi'nden bu yana, İsrail ve İran arasında artan bir husumet gözlemleniyor. İran, İsrail’i bölgedeki en büyük düşman olarak ilan ederken, tümünün korumacısı olarak kendini öne çıkarmaktan çekinmiyor. Diğer yandan, İsrail de İran’ın nükleer programının kendisi için bir tehdit oluşturduğunu savunuyor. Çatışmaların temelinde, bu iki ülke arasında yer alan ideolojik ve stratejik farklar yatıyor. Bunun yanı sıra, Suriye iç savaşındaki güç mücadelesi ve Hizbullah gibi İran destekli grupların aktif devrede olması, çatışmaları daha da körüklüyor. Ayrıca, ABD’nin bölgedeki politikaları ve uluslararası müzakerelerin yetersizliği de bu duruma zemin hazırladı.
Son günlerde savaşın altıncı gününe girmesiyle birlikte, çatışmaların daha da yoğunlaştığı gözlemleniyor. İsrail ordusu, İran’a ait askeri hedeflere yönelik hava saldırılarını artırmış durumda. İran tarafı ise karşılık vererek, İsrail’in sınır bölgelerine roket saldırıları düzenliyor. Bu çatışmanın diğer bir boyutu da sivillere yansıyan etkileri. İki tarafın da sivil yerleşim alanlarını hedef alması sonucu, birçok insan hayatını kaybetti ve yüzlerce kişi yaralandı. Uluslararası insan hakları örgütleri, her iki tarafın da sivil alanları hedef almasını kınarken, acil yardım çabalarının yetersiz kaldığını dile getiriyor.
Bu noktada, BM'nin tutumunun ne olacağı merak konusu. Birleşmiş Milletler, zaman zaman önlemler alarak ateşkes çağrısında bulunsa da, bu yönde atılan adımlar henüz etkili olamadı. Diğer ülkeler ise durumu daha da ağırlaştırmamak için ara buluculuk çabalarına girişti. Ancak, bu çabaların ne kadar etkili olacağı ve ne kadar sürmesi gerektiği konusunda net bir yol haritası henüz çizilmiş değil. Bunun yanı sıra, uluslararası toplumun çabalarına karşın, her iki tarafın da kendi stratejisi doğrultusunda hareket etmeye devam etmesi, savaşın uzamasına neden oluyor.
Gün içinde yaşanan gelişmeler, sadece bölgeyi değil, dünya siyasetini de etkileyebilecek nitelikte. Özellikle petrol fiyatları, çatışmaların tırmanmasıyla birlikte yükselişe geçti. Uzmanlar, bu savaşın enerji piyasalarında dalgalanmalara yol açabileceğini öngörüyor. Enerji bağımlılığı ve arz güvenliği, birçok ülkenin öncelikleri arasında yer almakta ve bunun sonucunda uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemin kapıları aralanıyor.
Savaşın seyrine dair önümüzdeki günlerde nasıl gelişmeler yaşanacağı ise belirsizliğini koruyor. Zira, taraflar arasındaki gerginlik her geçen gün artıyor. Barış arayışları sürerken, insanların hayatını kaybetmeye devam etmesi, uluslararası toplumun bir an önce harekete geçmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Bu bağlamda, İsrail-İran savaşının altıncı günündeki son gelişmeleri takip etmek büyük önem taşıyor. Bölgedeki dinamiklerin yanı sıra, bu çatışmaların uluslararası siyasete olası yansımaları da ilerleyen günlerde daha net bir şekilde ortaya çıkacak. Dolayısıyla, tüm dünyanın merakla izlediği bu mücadelede yaşanacak gelişmeler, sadece bölgedekileri değil, global ölçekli pek çok aktörü etkileyebilir.