Türkiye ve Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin 105’inci yılı, iki ülkenin tarihsel bağlarının ve güncel ilişkilerinin derinlemesine incelenmesine olanak tanıyor. Bu süreç, yüzyılı aşkın bir zaman diliminde iki ülkenin, farklı siyasi ve ekonomik sistemlerine rağmen nasıl bir denge kurduğunu gösteriyor. Türkiye ve Rusya'nın ilişkileri, birbirlerine bağımlı olmanın ötesine geçerek zaman zaman işbirliği, zaman zaman da gerilim ile şekillendi. İki ülke arasındaki bu karmaşık ilişkiler, sadece bölgesel değil, küresel dinamikler üzerinde de önemli etkilere sahip. Bu nedenle, 105 yılın ardından bu iki komşunun ilişkilerini anlamak, global siyasetin daha iyi kavranabilmesi için büyük önem taşıyor.
İlk olarak 15 Ocak 1920’de imzalanan diplomatik ilişki kurma anlaşmasıyla temeli atılan Türkiye-Rusya ilişkileri, tarih boyunca birçok zorlu döneme tanıklık etti. İki ülkenin de sıklıkla değişen siyasi iktidarları ve uluslararası ilişkilerdeki kaymalar, bu dostluk ilişkisini zaman zaman zora soksa da, her daim bir denge arayışını da beraberinde getirdi. 1945'teki savaş sonrası dönemde Soğuk Savaş’ın etkileriyle iki ülke arasındaki ilişkiler gerilim dolu anlar yaşadı. Bununla birlikte, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle yeni bir döneme girildi. Bu dönemde, Türkiye ve Rusya arasındaki ekonomik işbirliği artarken, özellikle enerji alanındaki ortak projeler dikkat çekti.
2000'li yılların başından itibaren, Türkiye-Rusya ilişkileri yeni bir ivme kazandı. 2010 yılında imzalanan Türk Akımı projesi ile her iki ülke arasındaki enerji bağları güçlendirildi. Bu proje, iki ülkenin enerji güvenliğinde kritik bir rol üstlenirken, aynı zamanda siyasi işbirliğinin de bir sembolü haline geldi. Aynı zamanda turizm, ticaret ve savunma sanayii gibi diğer alanlarda da yeni ortaklıklar kuruldu. Türk turistlerin Rusya’ya yoğun ilgisi, iki ülke arasında kültürel bir köprü oluştururken, ekonomik ilişkilere de derinlik kattı.
Bugün, Türkiye-Rusya ilişkileri, Suriye iç savaşı, enerji anlaşmaları ve Karadeniz gibi birçok alanda yoğun bir gündemle sürdürülüyor. Türkiye, Suriye’deki çeşitli gruplara olan desteği ve Rusya’yla olası çatışma senaryolarında dikkatle yürüttüğü diplomasi ile dünya gündeminde yer almakta. Rusya ise Türkiye’nin NATO üyesi olmasının getirdiği çeşitli zorluklarla başa çıkma stratejilerini geliştiriyor. Her iki ülke arasında zaman zaman yaşanan gerginlikler, bu ilişkilerin doğasının ne kadar karmaşık ve çok katmanlı olduğunu gözler önüne seriyor.
Özellikle son yıllarda, her iki ülkenin de dış politikalarında yaşanan değişimler, ilişkileri daha da derinleştirme çabalarını artırıyor. Türkiye, Rusya’yla olan ilişkilerini daha da güçlendirmek için çeşitli platformlarda işbirliği arayışını sürdürürken, bu süreç aynı zamanda Batı ile olan ilişkilerini de etkilemekte. Öte yandan, Rusya’nın Orta Doğu’daki etkinliğinin artması, Türkiye’nin kendi çıkarlarını koruma çabalarını gerektiriyor. Sonuç olarak, Türkiye ve Rusya’nın ilişkileri, sadece iki ülkenin değil, dünya siyaseti üzerindeki etkileriyle de şekillenmekte.
Sonuç olarak, Türkiye-Rusya ilişkilerindeki 105 yıllık süreç, iki ülke arasındaki dinamiklerin ve sosyal bağların giderek daha karmaşık hale geldiğini göstermekte. Gelecekte bu ilişkilerin nasıl şekilleneceği, yalnızca iki ülkenin geleceği değil, aynı zamanda uluslararası arena için de büyük öneme sahip olacak. Her iki tarafın da birbirine olan bağımlılığı, ilişkilerin karşılıklı kazanımlar üzerinden ilerlemesine olanak tanırken, aynı zamanda jeopolitik tehditlere karşı da titiz bir denge kurma zorunluluğunu daha da artırıyor. Geçmişten gelen deneyimlerle, bu iki ülkenin bir denge sanatını nasıl icra edeceği, önümüzdeki yıllarda dünya siyasetinin önemli bir parçası olmayı sürdürecek.